top of page

Varroa Problemi 2: Varroa/Virüs Kompleksi

Varroa sorununu çözmek için, öncelikle bu parazitin biyolojik yapısını ve hayatta kalmasını sağlayan faktörleri derinlemesine anlamamız gerekmektedir.

Varroa/virüs kompleksine karşı direnç geliştirilmiş, bölgesel olarak uyarlanmış arı kolonilerinin kullanımının, bu parazitle mücadelede güçlü bir strateji olduğuna inanmaktayım. Nihai hedefimiz, varroa akarlarını kendi başlarına yönetebilen arılar yetiştirmek olsa da, şu anda kovanlarının çökmesini önlemek amacıyla Varroa mücadelesine devam etmek zorunda olduğumuzu kabul etmekteyim. Amacım 'mücadelesiz' arıcılığı teşvik etmek olmakla birlikte, 'mücadele' yaklaşımını hayvan sağlığını ihmal etme ya da doğal evrim süreci üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri göz ardı etme gerekçesi olarak kullanmanın risklerine dikkat çekmek istemekteyim. Ayrıca, çöken kolonilerin çevredeki arıcılar üzerindeki olumsuz etkileri de göz ardı edilmemelidir.

Ticari bir arı işletmesinden geçimimi sağladığım için, profesyonel arıcıların karşılaştığı zorlukları tamamen anlamaktayım ve bu zorluklar karşısında yapılan eleştirilerin çoğunu haksız bulmaktayım. Uyguladığım yöntemler, organik olarak uyguladığım mücadeleler kullanmak olsa da, bu yaklaşım kişisel tercihime dayanmaktadır. Ürettiğim ürünleri pazarda farklılaştırma stratejimin bir parçasıdır. Bununla birlikte, daha etkili sentetik varroa öldürücüler kullanan profesyonel arıcılara karşı bir eleştirim bulunmamaktadır. Yeter ki bu uygulamalar balın içeriğine zarar vermesin.

Bu yazıyı, varroa sorununu ve yönetim stratejilerini daha iyi anlamak ve Türkiye’de arıcılık yapanlara yardımcı olmak amacıyla yazmaya çalışıyorum. Amacım, bu konuda bilimsel temelli öneriler irdelemek ve varroa problemini çözmek için kolektif bir çaba içerisinde nasıl çalışabileceğimizi vurgulamaktır.


Varroa Sorunun Özü

Kovanda birkaç akar olması koloni için bir sorun değildir. Varroa, yalnızca arılar akarları kontrol altında tutmazlarsa bir sorun haline gelmektedir. Bu seviye şaşırtıcı derecede yüksekti (50.000 veya daha fazla Varroa). Sonbaharda tek bir Varroa mücadelesi koloninin düzelmesini sağlamaktadır.

Ne yazık ki, özellikle Deforme Kanat Virüsü (DWV) gibi virüsler, varroayı bir vektör olarak kullanacak şekilde evrimleştiği için, varroanın kolonilere zarar verme eşiği oldukça düşük bir seviyeye inmiştir (yaklaşık 1000 Varroa). Bu durum, Varroa sorununun sadece bir akar parazitiyle değil, aynı zamanda simbiyotik bir ilişki içerisinde bulunan Varroa ve DWV mücadele etmek anlamına geldiğini göstermektedir.

ree
Varroa İle Enfekteli Bir Pupa
ree
DWV İle Enfekteli İşçi Bir Arı

Virüs Hastalıkları için tıklayınız

Doğada, konakçı-parazit ilişkileri genellikle ya bir dengeye ulaşır ya da konakçı veya parazitin nesli tükenmektedir. Bazı parazitler, konakçılarıyla stabil bir denge durumuna olabilmektedir.

Bu duruma örnek olarak Plasmodium parazitinin, sıtma hastalığına neden olan türleriyle insanlar arasındaki ilişki verilebilir. Plasmodium falciparum, sıtmanın en tehlikeli türlerinden biridir ve insanlarda ciddi hastalıklara yol açmaktadır. Ancak, bazı insan popülasyonları, özellikle Afrika'da, sıtma parazitine karşı doğal bir savunma mekanizması geliştirmiştir: ORAK HÜCRE ANEMİSİ.

ree
Sıtma'nın Döngüsü

ree
Orak Hücre Anemsisi

Orak hücre anemisi genetik bir mutasyonla ortaya çıkar ve bu mutasyona sahip bireyler, sıtmaya karşı kısmen korunurlar. Bu, Plasmodium parazitinin etkisini azaltan bir savunma mekanizmasıdır. Parazit bu konakçılarda hayatta kalma ve üreme şansını sınırlarken, insan popülasyonları sıtmaya karşı doğal bir direnç kazanmıştır. Bu örnek, konakçı ve parazitin nasıl bir dengeye ulaşabileceğini, her iki tarafı da etkileyebileceğini ve hayatta kalma şanslarını optimize edebileceğini göstermektedir.

                Öte yandan, bazı konakçı-parazit ilişkileri yıllar içinde dalgalanır. Örneğin, yerel ormanlarımda gri sincap popülasyonu yüksek yoğunluğa ulaştığında, bu sincaplar akarlar ve nematodlar tarafından istila edilir ve hasta görünür. Bu parazitlerin yüksek yoğunluğu, sincap popülasyonunun büyük bir kısmının ölümüne yol açar. Bu durumda, parazitler de azalır çünkü beslenme kaynakları azalır. Hayatta kalan sincaplar, parazitlerin etkisi azalmadan önce popülasyonlarını tekrar artırabilir. Bu süreç, sincap popülasyonlarının zaman içinde düzenli olarak dalgalanması olarak görülür.


Not: Yukarıdaki yoğunluk bağımlılığını aklınızda bulundurun, çünkü bal arısında akar direncinin evriminde kritik bir faktör olduğu ortaya çıkmaktadır.


Orijinal konakçısı olan Doğu bal arısında (Apis cerana ), varroa arılarla istikrarlı bir konak-parazit ilişkisi içinde bulunur. Ancak konakçı tarafından kontrol altında tutulur .

Batı bal arısını (Apis mellifera) varroa ile ilk kez temas ettiklerinde, Varroa yeni konakçıya adapte olmadı ve uzun yıllar boyunca sorun oluşturmadı. Ancak tek bir varroa’da şans eseri bir mutasyondan sonra, Varroa pandemik istilası başlamıştır.


ree

Varroa Problemini Başlatan Mutasyon


Peki, A. mellifera'da varroanın bir sorun haline gelmesine neden olan bu mutasyon neydi? Şaşırtıcı bir şekilde, arıcıların veya araştırmacıların bu kritik mutasyonu tartıştığını nadiren görülmektedir.

Bir parazit, gelişimi boyunca çeşitli konakçılara sahip olabilir. Malarya paraziti (Plasmodium türleri) ve anofel sivrisinekleri arasındaki ilişki, benzer bir konakçı-parazit dinamiği örneğidir. Malarya paraziti, insan kanında yaşar ve üremesi için anofel sivrisineklerine bağımlıdır. İnsanlar, parazitin ara konakçısıdır; yani, parazit burada gelişir ve çoğalır. Dişi anofel sivrisinekleri ise parazit için son konakçılardır. Sivrisinekler, yumurtlamak için kan emerken paraziti alır ve sindirim sisteminde olgunlaştırır. Bu döngüde, sivrisinekler parazitin üremesi ve insanlara tekrar bulaşması için kritik bir rol oynar. Böylece, anofel sivrisinekleri, parazitin üremesi için gerekli olan son konakçı olarak işlev görürken, insanlar ara konakçı olarak parazitin yaşam döngüsünde yer alır.

A. cerana kolonilerinde, yetişkin arılar ara konak olarak görev yapar ve son konak erkek arı pupalarıdır. Varroa, işçi pupaları üzerinde üreyememektedir. Aynısı, varroa’nın A. mellifera ile ilk kez bulaştığında dameydana gelmiştir. Dişi varroalar sadece erkek arı kuluçkasına görülmektedir. Dişi Varrolar işçi arı gözlerine yumurta bırakmamaktaydılar. Bu nedenle, varroa başlangıçta A. mellifera'da bir sorun oluşturmamaktaydı. Çünkü erkek arı kuluçka miktarı üremeleri için sınırlayıcı faktördü.

Mutasyon, görünüşe göre bir akarın yumurtlama için tetikleme mekanizmasında hafif bir değişiklik meydana getirmiş, bu dişi varroa’nın işçi gözlerine yumurtlamasına ve böylece başarılı bir şekilde üremesine izin vermiştir.  Bu olaydan sonra varroa’nın iki (Hem dişi hemde erkek pupalar) son konağı olmuştur.


Değerlendirme : A. cerana, kovandaki erkek arı kuluçka miktarını kısıtlayarak (ve daha sonra açıklanacak bir dizi başka mekanizma kullanarak) Varroa üremesi sınırlandırılabilir. A. mellifera, işçi arıların kuluçka miktarını sınırlayamadığı için, varroa akarlarına kovanda sınırsız sayıda kesin konakçı sağlar. Bu durum, varroa akarlarının arıların kuluçka dönemlerinde sürekli olarak çoğalabileceği anlamına gelir ve Varroa Problemi'nin temel nedenidir.

 

Doğal bir A. mellifera popülasyonunda, bu öldürücü varroa türü ortaya çıktığında, dört şeyden biri gerçekleşecektir:


  1. Varroa arıları üstün gelerek arı popülasyonu yok edecektir. (Santa Cruz Adası)

  2. Arı popülasyonu genetik olarak yeterince çeşitlidir ki, kolonilerin adil bir kısmı direnç için önceden adapte  edilmiştir. Varroa, duyarlı genetik hatları hızla ortadan kaldırır ve kalan arılar, Varroa ile dengeye gelir. (Güney Afrika'da m. scutellata ve A.m. capensis)

  3. Arı popülasyonunda direnç özellikleri nadirdir ve popülasyon, bir dereceye kadar direnç sergileyen hayatta kalan birkaç koloniye indirgenmiştir. Koloniler arasında akar iletiminin olmaması nedeniyle Varroa stresi azalır, bu da en başarılı kolonilerin oğul vermesine ve böylece akar ile dengede bir arı popülasyonunun yeniden kurulmasına izin verir.

  4. Arılar paraziti tamamen geride bırakacak ve varroa yok edilecektir. Bunun olmasını beklemek için biyolojik bir neden yoktur.

1.Senaryo: Ticari arı stokunun yönetilen popülasyonlarının çoğunda, Yıllık bazda gerçekleşir ve yalnızca arıcıların kimyasal müdahalesi ile önlenir.

2. Senaryo: Kuzey Amerika'da, 30. paralelin altındaki Afrikalı arı popülasyonunda meydana gelmiştir;

3. Senaryo: Kuzeye doğru yabani popülasyonlarda meydana gelmektedir.

 

Dipnot: Biz arıcılar, geçim kaynaklarımızı sürdürme çabalarımızla, konakçı/parazit birlikte gelişiminin doğal sürecini istemeden yavaşlattık veya engelledik.


Varroa/Virüs Kompleksi

Nedenini anlamak için, hem varroa ve DWV arasındaki simbiyotik ilişkiyi hem de farklı parazit bulaşma yollarından nasıl etkilendiklerini anlamamız gerekir.


Varroa Sorunu aslında daha çok bir virüs sorunudur, çünkü bir koloni tipik olarak akarların kendisinin etkisinden yenik düşmeden çok önce bir veya daha fazla varroa ile bulaşan virüs salgınından ölmektedir. Bu kavram 2004 yılında Dr. Sumpter ve Martin tarafından açıkça açıklanmıştır. Dr. Martin daha sonra Deforme Kanat Virüsünün (DWV) varroanın vektörleme yeteneğinden yararlanmak için nasıl hızla adapte olduğunu göstermiştir.

DWV (Deformed Wing Virus), arı kovanlarında başlangıçta nadir bir parazitken, varroa istilasına uğramış kolonilerde yaygın bir enfeksiyon haline gelmiştir. Ayrıca, DWV'nin çoğu kovanda öldürücü bir suşun diğer suşları geride bırakma eğiliminde olduğu gözlemlenmiştir. Varroa ve DWV arasında görünüşe göre karşılıklı bir simbiyotik ilişki vardır. Bu ilişkide, Bu ilişkide  Varroa, yalnızca kovan içi bir vektör ve virüsün arıların bağışıklık tepkilerini aşma yeteneğinin promotoru olarak değil, aynı zamanda virüsün en öldürücü suşlarını da önemli mesafeler boyunca taşıdıkları için oldukça verimli bir vektör olarak hareket ederek virüse fayda sağlamıştır.

 

Virüs de akarlara yardımcı olmuştur. Di Prisco kısa süre önce DWV'nin sadece genel olarak arının bağışıklık sistemini baskılamakla kalmadığını, aynı zamanda pupaların ciddi bir DWV enfeksiyonunun da varroaya fayda sağladığını ve yavru üretim oranını artırdığını bulmuştur. DWV ayrıca doğrudan arının beynini etkilemektedir. Burada muhtemelen arı davranışını etkilemekte, belki de etkilenen arıların diğer kovanlara sürüklenmesini de arttırmaktadır. Böylece, hem Varroa’nın hemde virüsün diğer kolonilere iletilmesi sağlanacaktır.

Ancak en önemlisi, varroa istilasına uğramış bir kolonide gecikmiş DWV salgını, varroa popülasyonunun yaz sonu veya sonbaharda büyük seviyelere ulaşmasına izin vermektedir. Ve o zaman, DWV, nektar kıtlığı sırasında bal dolu kovanı aniden zayıflatacaktır. Bal dolu kovan için yağmacılık amacıyla gelen arılar Varroa ve DWV için taksi hizmeti görecektir.


İyileşmeden önce daha da kötüleşebilir


DWV'nin fırsatlara yanıt olarak hızla gelişebileceği açıkça ortaya çıkmaktadır. Varroa istilasının başlangıcından beri arıcılar, DWV'nin giderek daha öldürücü hale geldiğini gözlemlemişlerdir. Ve DWV'nin tek bir melez olup olmadığı veya iki farklı virüs arasında hibridizasyonun devam edip etmediği ve daha da büyük virülansa sahip yeni suşlar yaratıp yaratmadığı artık net değildir. Her halükarda, viral gelişimin ölümcül kombinasyonu, mevcut arıcılık uygulamaları ve akarisitlerin etkinlik kaybı nedeniyle, varroa/virüs kompleksinin iyileşmeden önce daha da büyük bir sorun haline gelmesi muhtemeldir.


"İnsanlar, işleri eski yöntemlerle yapmaya devam etmek çok zorlayıcı hale gelene kadar değişikliklere direnç gösterirler. Umudum, Varroa Sorunu'nun daha da kötüleşmesinin, nihayetinde bizi uzun vadeli çözümler aramaya ve daha iyi yöntemler benimsemeye teşvik etmesidir."

Saygılarımlar

Mehmet AKINCI MSc.

Uzman Biyolog

Yorumlar


bottom of page