Bir Arı Yılı: Gelişimden Kışlamaya Bölüm:1
- Mehmet AKINCI MSc.

- 18 Eyl
- 10 dakikada okunur
Bölümün Özeti
Bu bölümde kıştan güçlü çıkışın arı kolonilerinin biyolojik performansı ve ekonomik verimliliği üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Randy Oliver’ın (ScientificBeekeeping.com) Amerika’da yaptığı saha çalışmaları, kıştan en az 4 çerçeve gücünde çıkan kolonilerin ilkbaharda hızla geliştiğini, buna karşılık zayıf kolonilerin (1–3 çerçeve) ilk haftalarda kayıplar yaşasa da daha sonra benzer hızda geliştiğini ortaya koymuştur. Bu bulgular, koloni büyümesinin yalnızca işçi arı sayısına değil, besin kaynaklarının sürekliliği, ana arının performansı ve koloni içi iş bölümüne de bağlı olduğunu göstermektedir.
Türkiye koşullarında ise koloniler genellikle kıştan daha zayıf çıkmakta ve Mart sonuna kadar 6–8 çerçeveye ulaşabilmektedir. Bu durum, bal veriminde güçlü kolonilerle zayıf koloniler arasında ciddi farklılıklar doğurmaktadır. 2025 yılı bal fiyatı (400 TL/kg) baz alınarak yapılan ekonomik analiz, zayıf kolonilerin koloni başına 4.800 TL, güçlü kolonilerin ise 14.000 TL gelir sağladığını ortaya koymuştur. Koloni başına fark 9.200 TL, 100 kolonide ise yaklaşık 920.000 TL gibi büyük bir kayba karşılık gelmektedir.
Bu nedenle arıcılar için kıştan güçlü çıkış, yalnızca biyolojik bir hedef değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirliğin de temel unsuru olarak öne çıkmaktadır. Güçlü çıkış için önerilen stratejiler; sonbaharda genç kış arısı populasyonu oluşturma, Varroa destructor ile etkin mücadele, kaliteli ana arı kullanımı, yeterli besin stokları sağlama ve erken ilkbaharda uyarıcı beslemedir.
Giriş
Arı kolonilerinin gelişimi doğrudan polen kaynağına bağlıdır. Doğal polenin ortaya çıkmasıyla birlikte, küçük ve zayıf kolonilerin hızla toparlandığını ve yeniden yavru faaliyetlerine başladığını gözlemlemek mümkündür. Ancak biyolojik açıdan her koloninin büyüme hızının sınırları vardır. Arı fizyolojisi, işçi arıların ömrü, ana arının yumurtlama kapasitesi ve mevcut besin kaynakları bu sınırları belirleyen temel faktörlerdir.
Arı kolonilerinin performansı, çevresel koşullar, hastalık baskısı, genetik yapı ve arıcının uyguladığı yönetim stratejileri gibi çok sayıda faktörden etkilenmektedir. Yapılan saha gözlemleri, aynı bölgedeki farklı arılıklar arasında dahi koloni gücünde ve biyolojik verimlilikte belirgin farklılıkların ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Nitekim bazı arılıklarda koloni kayıpları ve buna bağlı düşük performans gözlenirken, diğer arılıklarda daha sağlıklı ve güçlü kolonilerin varlığı dikkat çekmektedir. Bu durum, arıcılık çalışmalarında yalnızca tek bir gözlem noktasına dayanarak genelleme yapılmasının bilimsel açıdan yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, koloni gelişimini ve üretim potansiyelini doğru değerlendirebilmek için farklı arılıklardan elde edilen verilerin karşılaştırmalı olarak analiz edilmesi, arıcılık araştırmalarında ve saha uygulamalarında güvenilir sonuçlar elde edilmesi açısından büyük önem taşımaktadır (Seeley, 1995; Winston, 1991).
Bal arısı kolonilerinin sağlığını tehdit eden en önemli parazitlerden biri Varroa destructor’dur. Bu ektoparazit, hem arı larvalarının hem de ergin arıların hemolenfinden beslenerek onların bağışıklık sistemini zayıflatmakta, gelişimlerini engellemekte ve koloni içinde viral patojenlerin (örneğin Deformed Wing Virus, Acute Bee Paralysis Virus) yayılımını hızlandırmaktadır. Varroa popülasyonlarının kontrol altına alınmaması durumunda, özellikle kışa giren kolonilerde yüksek kayıplar yaşanmakta ve koloni çöküşleri meydana gelmektedir (Rosenkranz et al., 2010). Bu nedenle, entegre zararlı yönetimi kapsamında erken dönemde etkin bir varroa mücadelesi uygulanması zorunludur.
Uygulamada timol bazlı preparatlar (ör. Apiguard) ile organik asitler (ör. oksalik asit damlatma yöntemi) birlikte kullanıldığında, kıştan çıkan kolonilerde parazit yükü önemli ölçüde azaltılabilmekte ve arıların ilkbahardaki gelişme potansiyeli artırılabilmektedir. Özellikle timol, kovan atmosferinde buharlaşarak akarları hedef alırken, oksalik asit doğrudan arıların üzerindeki akarları etkisiz hâle getirmekte ve böylece çift yönlü bir biyoteknik kontrol sağlanmaktadır. Bu yaklaşım, kimyasal kalıntı riskini minimize etmesi ve arı ürünlerinin güvenliğini koruması bakımından da modern arıcılıkta tercih edilmektedir (Gregorc & Planinc, 2001; Rosenkranz et al., 2010).
Tozlaşma hizmetlerinde kolonilerin biyolojik gücü ve genel sağlık durumu kritik rol oynamaktadır. Özellikle badem (Prunus dulcis) gibi yüksek ekonomik değere sahip tarımsal ürünlerde, arıcıların sağladığı kolonilerin verimliliği, üreticiler açısından doğrudan ürün miktarı ve kalitesi ile ilişkilidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde badem tozlaşması, ticari arıcılığın en büyük sektörlerinden birini oluşturmakta olup, her yıl Şubat ayında Kaliforniya’ya yaklaşık iki milyon kovan taşınmaktadır (Goodrich et al., 2019). Bu ölçekte yapılan ticari tozlaşma sözleşmelerinde, üreticiye güvenilir taahhütte bulunmanın en doğru yolu, kovanların doğrudan sahada değerlendirilmesidir. Uygulamada, kovanı kaldırarak ağırlığını hissetmek veya dip tahtasında işçi arı yoğunluğunu incelemek, koloni gücü hakkında gerçekçi ve pratik bilgi sağlayan yöntemler arasında yer almaktadır. Bu yöntem, sezon öncesi yapılan abartılı koloni sayımlarına kıyasla daha güvenilir sonuçlar sunmaktadır.
Türkiye’de ise arıcılık sektörü güçlü bir potansiyele sahip olmakla birlikte, ticari tozlaşma hizmetleri henüz Amerika’daki kadar organize ve yaygın değildir. Ülkemizde kovanlar çoğunlukla bal üretimine yönlendirilmekte, tozlaşma hizmeti ise sınırlı ölçekte seracılıkta (özellikle domates, biber ve salatalık üretiminde bombus arılarıyla) veya ayçiçeği, elma, kiraz ve pamuk gibi bazı açık tarla bitkilerinde gerçekleştirilmektedir (Güler & Kaftanoğlu, 1999; Çakmak et al., 2010). Bu durum, Türkiye’de tozlaşma ekosisteminin ekonomik potansiyelinin tam olarak kullanılmadığını göstermektedir. Dolayısıyla, arıcılık sektöründe koloni gücünün doğru ve güvenilir yöntemlerle değerlendirilmesi, yalnızca bal üretiminde değil, aynı zamanda tarımsal verimlilikte stratejik bir unsur olarak öne çıkmaktadır.
Sonuç olarak, arı kolonilerinin gelişimi çok boyutlu bir dengeye dayanmaktadır. Bu denge, öncelikle yeterli ve kaliteli polen kaynağının sürekliliği, ana arının genetik kapasitesi ve yumurtlama performansı, işçi arı popülasyonunun büyüklüğü ile yaş dağılımı ve koloni sağlığını tehdit eden hastalık ve zararlıların etkin biçimde yönetilmesi arasında kurulmaktadır. Polen, koloni metabolizması ve yavru beslenmesi için temel protein kaynağını sağlarken; ana arının üretkenliği, koloni büyüme hızını belirleyen en önemli biyolojik faktördür. Aynı şekilde, işçi arıların sayısal gücü ve görev paylaşımı, koloni içi işleyişin sürdürülebilirliğini doğrudan etkiler. Buna ek olarak, özellikle Varroa destructor gibi parazitlerin kontrol altına alınması, koloninin uzun vadeli yaşama şansını artırmaktadır (Rosenkranz et al., 2010; Winston, 1991). Bu unsurlar arasındaki denge başarıyla kurulduğunda, koloniler yalnızca kendi varlıklarını sürdürebilmekle kalmaz, aynı zamanda tarımsal üretimin devamlılığı açısından kritik öneme sahip tozlaşma hizmetlerini de etkin şekilde yerine getirir. Bu nedenle arı sağlığı ve koloni yönetimi, modern tarım ekosistemlerinde yalnızca bal ve arı ürünleri üretimi için değil, aynı zamanda sürdürülebilir gıda güvenliği için de stratejik bir unsur olarak değerlendirilmelidir.
Kolonilerin kıştan çıkıştaki başlangıç gücü, ilkbahar gelişim hızını ve o yılın üretim performansını belirleyen en kritik faktördür. Amerika’da arıcılar, kıştan güçlü çıkan 5–6 çerçevelik kolonilerle sezona başlamakta ve bu koloniler kısa sürede 10–12 çerçeveye ulaşıp ticari polinasyon hizmetlerinde kullanılmaktadır (Goodrich et al., 2019). Buradaki temel ders, kolonilerin kıştan güçlü çıkmasının arıcılık faaliyetlerinde doğrudan ekonomik avantaj sağladığıdır.
Türkiye’de ise koloniler genellikle kıştan daha zayıf çıkar. Trakya, İç Anadolu ve Doğu Anadolu gibi bölgelerde Ocak–Şubat aylarında düşük sıcaklıklar nedeniyle kuluçka geç başlar ve kolonilerin ilkbahardaki gelişimi yavaşlar. Bu nedenle Mart sonuna kadar 1–3 çerçevelik kolonilerin ancak 6–8 çerçeveye ulaşması olağan kabul edilmektedir (Güler & Kaftanoğlu, 1999; Çakmak et al., 2010). Bu durum, bal üretim sezonunun başlangıcında kolonilerin yeterince güçlü olmamasına yol açar.
Oysa Amerika’daki örnek bize şunu göstermektedir: Kıştan güçlü çıkan koloniler, yalnızca polinasyonda değil, bal veriminde de belirleyici rol oynamaktadır. Çünkü güçlü koloniler erken ilkbaharda daha hızlı kuluçkaya başlar, işçi arı popülasyonunu daha kısa sürede artırır ve nektar akımı başladığında yüksek sayıda tarlacı arı ile bal toplama kapasitesine ulaşır. Buna karşılık zayıf koloniler, nektar akımı geldiğinde hâlâ popülasyonunu toparlama sürecinde olduğu için aynı bal verimini yakalayamaz. Bu nedenle Türkiye’de arıcılar açısından stratejik hedef, kolonilerin kışa güçlü girmesini ve kıştan güçlü çıkmasını sağlamak olmalıdır.
Bunu başarmak için sonbaharda genç işçi arı populasyonu oluşturacak şekilde yavru yetiştirmenin teşvik edilmesi, kaliteli ana arı kullanımı, Varroa destructor kontrolü ve yeterli besin stokunun sağlanması kritik uygulamalardır (Rosenkranz et al., 2010; Winston, 1991). Bu sayede koloniler bahara güçlü girerek sadece bal verimini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda gelecekte Türkiye’de gelişmesi muhtemel ticari tozlaşma hizmetleri için de hazır hale gelecektir.

Grafik, zayıf kolonilerin erken ilkbaharda gelişim hızlarını göstermektedir. Koloni gücü, “çerçeve arı sayısı” ile ifade edilmiştir:
6 çerçevelik koloniler (kırmızı çizgi) Ocak başında yaklaşık 6 çerçevede iken Şubat ortasında 8 çerçeveye çıkmış, Mart başında 18 çerçeveye ulaşacağı öngörülmüştür.
5 çerçevelik koloniler (turuncu çizgi) benzer şekilde hızlı büyümüş ve Mart başında 16 çerçeveye çıkacağı tahmin edilmiştir.
4 çerçevelik koloniler (sarı çizgi) daha yavaş ama istikrarlı büyüme göstermiş, Mart başında yaklaşık 10 çerçeveye ulaşmıştır.
3 çerçevelik koloniler (yeşil çizgi) büyüme göstermiş ancak 8 çerçeve civarında kalmıştır.
2 çerçevelik (mavi) ve 1 çerçevelik (mor) koloniler Ocak ayında neredeyse sabit kalmış, ancak Şubat ortasından sonra toparlanmaya başlamışlardır; Mart başında sırasıyla yaklaşık 6 ve 5 çerçeveye ulaşabilmişlerdir.
Sonuç:
Başlangıç gücü yüksek olan koloniler (5–6 çerçevelik) erken ilkbaharda çok daha hızlı ve güvenilir şekilde gelişim göstermektedir.
Daha zayıf koloniler (1–2 çerçevelik) toparlanma eğilimi gösterse de badem gibi büyük ölçekli tozlaşma sözleşmelerine yetişmek için yetersiz kalabilmektedir.
Bu da arıcılıkta kıştan güçlü çıkan kolonilerin ticari tozlaşma hizmetlerinde çok daha avantajlı olduğunu göstermektedir.
Kıştan Güçlü Çıkışın Bal Verimine Etkisi
Arı kolonilerinin kıştan hangi güçte çıktığı, yıl boyunca gösterecekleri biyolojik performans ve bal verimi üzerinde belirleyici bir faktördür. Kıştan güçlü çıkan koloniler, erken ilkbaharda hızla yavru faaliyetlerine başlayarak işçi arı populasyonunu kısa sürede artırır. Böylelikle ilk nektar akımına yüksek sayıda tarlacı arı ile katılır ve bal üretiminde belirgin bir üstünlük sağlar. Buna karşılık zayıf koloniler, nektar akımı başladığında hâlâ populasyon toparlama sürecinde olduğundan, aynı verimliliği gösteremez. Bu nedenle, kıştan güçlü çıkış yalnızca koloninin hayatta kalmasını değil, aynı zamanda o yılki bal verimini doğrudan etkilemektedir (Winston, 1991; Seeley, 1995).
Kıştan Güçlü Çıkmak İçin Stratejiler
Genç İşçi Arı Popülasyonu Oluşturma
Sonbaharda kolonilerde yavru faaliyetinin sürdürülmesi, kışa girerken genç arı populasyonunun yüksek olmasını sağlar. Genç arılar, kış süresince uzun ömürlü “kış arıları”nı oluşturur (Mattila & Otis, 2007).
Kaliteli Ana Arı Kullanımı
Yumurtlama kapasitesi yüksek, genetik olarak dayanıklı ana arılar, hem sonbaharda hem de ilkbaharda koloninin hızlı gelişimini garanti altına alır. Ana arı yaşının genç olması, kıştan güçlü çıkışın temel unsurlarındandır (Woyke, 1984).
Varroa destructor ile Etkin Mücadele
Varroa yükü yüksek olan koloniler kışa zayıf girer ve çoğu zaman ilkbahara ulaşamaz. Bu nedenle yaz sonu ve sonbaharda etkin bir varroa mücadelesi yapmak kritik önem taşır (Rosenkranz et al., 2010).
Yeterli Besin Stoku Sağlamak
Kışa girerken kolonilerde yeterli bal ve polen stoğu bulunmalıdır. Yetersiz stok, hem kış kayıplarını artırır hem de ilkbaharda yavru faaliyetlerinin başlamasını geciktirir. Gerekirse şuruplama ve polen ikamesi ile destek yapılmalıdır (DeGrandi-Hoffman et al., 2010).
Uyarıcı Besleme
Erken ilkbaharda polen ikameleri ve şuruplama ile kolonilerin kuluçkayı hızla artırması teşvik edilebilir. Bu uygulama özellikle 3–4 çerçevelik kolonilerin kısa sürede üretim gücüne ulaşmasına katkı sağlar (Mattila & Otis, 2006).
Genel Değerlendirme
Amerika’daki ticari arıcılık örneği, güçlü kolonilerin polinasyon hizmetlerinde ekonomik avantaj sağladığını göstermektedir. Türkiye’de ise ticari polinasyon sektörü henüz gelişme aşamasında olsa da, kıştan güçlü çıkan kolonilerin bal veriminde belirgin bir üstünlük sağlayacağı açıktır. Bu nedenle Türk arıcılarının stratejik hedefi, kışa güçlü girmek ve kıştan güçlü çıkmak olmalıdır.

Kış Boyunca Koloni Gelişim Dinamikleri ve Türkiye’ye Dersler
Amerika Birleşik Devletleri’nde ScientificBeekeeping.com sitesinin sahibi ve deneyimli arıcı-araştırmacı Randy Oliver tarafından yürütülen saha çalışmaları, kolonilerin kıştan çıkış gücünün ilkbahar gelişiminde belirleyici olduğunu ortaya koymuştur. Oliver’ın gözlemlerine göre, 1 Ocak itibarıyla en az 4 çerçeve gücünde olan koloniler, badem çiçeklenmesi dönemine kadar 6 çerçeveye ulaşabilmiştir. Buna karşılık daha zayıf koloniler (1–3 çerçevelik) Ocak ayının ilk üç haftasında kayıplar yaşamış, fakat 25 Ocak’tan itibaren güçlenmeye başlayanlar şaşırtıcı biçimde güçlü kolonilerle benzer bir büyüme hızına erişmiştir (Oliver, 2023).
Bu bulgular, koloni gelişiminin yalnızca başlangıçtaki işçi arı sayısına bağlı üssel (exponential) bir süreç olmadığını; besin kaynaklarının sürekliliği, çevresel koşullar, ana arının yumurtlama kapasitesi ve koloni içi iş bölümünün büyüme hızında kritik rol oynadığını göstermektedir. Aynı zamanda arıcılara pratik bir yönetim sorusu da yöneltmektedir: Zayıf koloniler erken dönemde güçlü kolonilerden çerçeve takviyesiyle desteklenmeli midir, yoksa güçlü kolonilerin kendi gelişim potansiyeli korunarak daha sonraki dönemde bölünmesi mi daha verimli olur? Erken dönemde yapılan takviyeler, zayıf kolonilerin yaşama şansını artırabilir; ancak bu durum güçlü kolonilerin gelişim hızını yavaşlatarak genel bal verimini olumsuz etkileyebilir. Buna karşılık güçlü kolonilerin korunması, daha geç dönemde fakat daha verimli bölmeler yapılmasına olanak tanır (Seeley, 1995; Winston, 1991).
Türkiye’ye Uyarlama
Türkiye’de koloniler çoğunlukla kıştan zayıf çıkar. Trakya, İç Anadolu ve Doğu Anadolu gibi bölgelerde düşük sıcaklıklar nedeniyle kuluçka faaliyeti geç başlamakta ve kolonilerin erken ilkbahardaki gelişimi yavaşlamaktadır. Bu nedenle çoğu koloni Mart sonuna kadar ancak 6–8 çerçeveye ulaşabilmektedir (Güler & Kaftanoğlu, 1999; Çakmak et al., 2010).
Amerika örneği Türkiye için önemli bir ders vermektedir: Kıştan güçlü çıkmak yalnızca kolonilerin hayatta kalmasını değil, aynı zamanda bal verimini doğrudan artırmaktadır. Güçlü koloniler erken ilkbaharda daha hızlı işçi arı populasyonu oluşturur, nektar akımına yüksek sayıda tarlacı arı ile katılır ve bal üretiminde belirgin üstünlük sağlar. Buna karşılık zayıf koloniler, nektar akımı başladığında hâlâ toparlanma sürecinde olduklarından aynı verimi sağlayamaz.
Arıcılar İçin Stratejik Öneriler
· Sonbaharda güçlü kış arısı populasyonu oluşturmak: Uzun ömürlü kış arılarının varlığı için geç dönemde yavru faaliyetini sürdürmek.
· Varroa destructor ile etkin mücadele: Kış kayıplarını azaltmak ve ilkbahara güçlü çıkışı sağlamak.
· Kaliteli ve genç ana arı kullanmak: Yüksek yumurtlama kapasitesiyle erken ilkbahar gelişimini hızlandırmak.
· Yeterli kış stoku bırakmak: Bal ve polen rezervlerini tamamlamak; gerekirse şuruplama ve polen ikamesi ile desteklemek.
· Erken ilkbaharda uyarıcı besleme yapmak: Kuluçka alanını hızla genişletmek ve işçi arı populasyonunu artırmak.
Bu stratejilerin uygulanması, Türkiye’deki kolonilerin kıştan güçlü çıkmasını sağlayarak hem bal veriminde yüksek performans elde edilmesine hem de gelecekte gelişmesi muhtemel ticari polinasyon hizmetlerine hazır bir arıcılık altyapısının oluşmasına katkı sağlayacaktır.
Ekonomik Yansımalar: Zayıf ve Güçlü Kolonilerin Bal Verimi
Kıştan güçlü çıkan kolonilerin yalnızca biyolojik açıdan değil, ekonomik açıdan da belirgin bir avantaj sağladığı görülmektedir. 2025 yılı için bal fiyatı 400 TL/kg olarak ele alındığında, zayıf koloniler (3–4 çerçeve) ortalama 12 kg bal verimiyle yaklaşık 4.800 TL gelir sağlarken, güçlü koloniler (7–8 çerçeve) ortalama 35 kg bal verimiyle 14.000 TL gelir elde etmektedir.
Bu durum, koloni başına yaklaşık 9.200 TL’lik bir gelir farkı yaratmaktadır. İşletme ölçeğinde düşünüldüğünde, 100 kolonilik bir arılığın tümünün zayıf çıkması halinde, potansiyel gelir kaybı 920.000 TL gibi çok ciddi bir rakama ulaşmaktadır.
Dolayısıyla arıcıların, kolonilerini kışa güçlü sokmak ve kıştan güçlü çıkarmak için uygulayacakları stratejiler yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirlik açısından da kritik bir rol oynamaktadır. Varroa mücadelesi, kaliteli ana arı kullanımı, yeterli besin stoklarının sağlanması ve erken ilkbaharda uyarıcı besleme uygulamaları, bu ekonomik kayıpları önlemenin başlıca yollarıdır.
Kaynaklar:
Çakmak, I., Çakmak, S. S., & Fuchs, S. (2010). Apiculture and pollination in Turkey. Apidologie, 41(6), 651–661. https://doi.org/10.1051/apido/2010024
DeGrandi-Hoffman, G., Chen, Y., Huang, E., & Huang, M. H. (2010). The effect of diet on protein concentration, hypopharyngeal gland development and virus load in worker honey bees (Apis mellifera L.). Journal of Insect Physiology, 56(9), 1184–1191. https://doi.org/10.1016/j.jinsphys.2010.03.017
Goodrich, B. K., Williams, J. C., & Goodhue, R. E. (2019). Bee health and the cost of almond pollination. American Journal of Agricultural Economics, 101(5), 1353–1370. https://doi.org/10.1093/ajae/aaz024
Gregorc, A., & Planinc, I. (2001). Acaricidal effect of oxalic acid in honeybee (Apis mellifera) colonies. Apidologie, 32(4), 333–340. https://doi.org/10.1051/apido:2001131
Güler, A., & Kaftanoğlu, O. (1999). Türkiye’de arı tozlaşması ve uygulama olanakları. Türkiye Entomoloji Dergisi, 23(4), 279–290.
Mattila, H. R., & Otis, G. W. (2006). Influence of pollen diet in spring on development of honey bee (Apis mellifera) colonies. Journal of Economic Entomology, 99(3), 604–613. https://doi.org/10.1093/jee/99.3.604
Mattila, H. R., & Otis, G. W. (2007). Dwindling pollen resources trigger the transition to broodless populations of long-lived winter bees in honey bee colonies. Ecological Entomology, 32(5), 496–505. https://doi.org/10.1111/j.1365-2311.2007.00904.x
Oliver, R. (2023). ScientificBeekeeping.com. Erişim: https://scientificbeekeeping.com
Rosenkranz, P., Aumeier, P., & Ziegelmann, B. (2010). Biology and control of Varroa destructor. Journal of Invertebrate Pathology, 103, S96–S119. https://doi.org/10.1016/j.jip.2009.07.016
Seeley, T. D. (1995). The Wisdom of the Hive: The Social Physiology of Honey Bee Colonies. Harvard University Press.
Winston, M. L. (1991). The Biology of the Honey Bee. Harvard University Press.
Woyke, J. (1984). Correlations between the age of queen honeybees and their productivity. Apidologie, 15(4), 431–444. https://doi.org/10.1051/apido:19840407

Yorumlar